blog thumb

Fransız düşünür Paul Lafargue’ın Tembellik Hakkı isimli manifestosunu sıklıkla okurum. Günümüz çalışma koşullarını sert bir dille ve çarpıcı örneklerle eleştiren Lafargue’ın kitabının son bölümüne verdiği isim her seferinde üzerinde uzun uzun düşünmemi sağlıyor. “Yeni Besteye Yeni Güfte”

Eski köye yeni adet değil. Yeniliğe yenilik. Değişime değişim. Lafargue, sistemin değişmeyeceğine inancıyla yeniliği davranış değişikliğinde buluyor: o da tembellik. Ve şöyle tamamlıyor eserini: “Ey tembellik, bizim bu bitmek bilmez sefaletimize merhamet göster! Ey tembellik, sanatların ve soylu erdemlerimizin anası, insanın kaygılarına merhem ol!”

Oldukça uzun bir süredir evden çalışanların, ofise dönüşle birlikte ne denli zorlandığını konuştuklarına şahit oluyorum. Fiziksel becerilerin azaldığı bu dönemde, herkesin yegâne endişesi tembel gözükmemek. Halbuki tembelliğin ne olduğu ve ne olmadığını biraz araştırmak gerekiyor.

Türk Dil Kurumu şöyle tanımlıyor: İş görmeyi, çalışmayı sevmeyen, çaba göstermekten, sıkıntıdan kaçan (kimse), üşengeç. Üşenmenin, tembelliğin alışkanlık hali olduğuna inananlardanım. Tembelliğin ardında ise farklı haklar ve beklentiler olduğunu düşünüyorum.

AZOR tarafından gerçekleştirilen Türkiye İş Dünyasının Konfor Alanı Araştırması 2020 sonuçları açıklandı.

768 beyaz yakalı çalışanla yapılan araştırmada kendisini çalışırken konfor alanında hisseden çalışan oranı yüzde 54’ten yüzde 48’e düşmüş. Bu durum her 4 kişiden birinin kaygılı olduğunu öne sürüyor. Geçtiğimiz yıla oranla gözlemlenen yüzde 6’lık bu azalmanın ardında pandemi döneminin evden çalışma yöntemlerinin çalışanda bıraktığı iz var.

İşyerinden eve geçişle birlikte, özellikle üst düzey yöneticiler kontrolü kaybettikleri düşüncesiyle “doğal tembellik hakkını” ortadan kaldırmak istediler. Resmi mesai başlangıç saatinde başlatılan “check-in”, “güne başlayalım” ve benzeri isimlerdeki toplantılarda aslında bir nevi yoklama alınır oldu. Ofis mutfağında sabah kahvesini yudumlarken biraz işten, biraz aileden konuşmalarla renklenen ortam, aynı mekanda olmayınca yalnızca saatlerle kontrol edilir hale geldi. Bu durumun pek çok iş insanında kaygıya neden olduğu ortada.

Oysaki doğal tembellik, yaptığı işin üzerine birkaç dakika düşünme, daha iyisini sorgulama, bir iş arkadaşıyla konu hakkında kısaca sohbet edip fikir alma gibi adımları barındırıyor. Tembelliği bir alışkanlık haline getirmemek için, daha da çalışkan olmaya dönüşmenin en temel yolu: heyecan. İşe heyecanlanabilmek için süreçleri, liderlik kültürünü, teknolojik becerileri ve en önemlisi yenilikleri sıkı takip etmek gerekiyor.

İnsanı doğru anlayabilmek ve yeni besteye yeni güfte yazabilmeye cesaret etmek şart.

Araştırmanın detaylarını Harvard Business Review Türkiye Kasım sayısında okuyabilirsiniz.

-feryal-

Fotoğraf: Jacques Faujour,1979

Latest posts

blog-post

Bağlanmak ne demek?

Sözlük anlamı; "(birine karşı) sevgi, saygı ile duyulan içten yakınlık" olarak tanımlanan bağlılık, bugün kurumların süslü …

29 Kasım 2021 4 dakika okuma

blog-post

Bir ricam olacak

Dört bir yanımızı yeni çalışma modellerine geçiş mitleri sarmışken, Büyük İstifa döneminin ülkemize …

21 Şubat 2022 4 dakika okuma

blog-post

Biraz duyguyla işlem tamam mı?

BoomSocial’ın Marketing Türkiye için gerçekleştirdiği “2021 Yılının En Çok Konuşulan Dijital …

10 Ocak 2022 2 dakika okuma

blog-post

Biz bir aile değiliz

İçinde bulunduğumuz pandemi koşulları, sosyo-ekonomik ve politik olaylar küresel boyutta şirketlerin %60’ının …

07 Şubat 2022 2 dakika okuma