blog thumb

Geçtiğimiz haftalarda Las Vegas’ta gerçekleşen İnsan kaynakları Teknolojileri konferansından kesitleri incelerken, hemen hemen tüm uygulamaların hız odaklı olduğu dikkatimizi çekti.

Son dönemde ‘sessiz istifa’ gibi çalışanların isteksizliklerine dem vuran yaklaşımların bir sebebi de bu sürekli zamana karşı yarışmamıza neden olan curcuna kültürü olabilir mi? Üzerine düşünmek istedik…

İşe başladığınız ilk gün, çok heyecanlısınız.

Ekip arkadaşlarınız ve yöneticinizle tanışıyorsunuz, her şey yolunda.

Sorumluluklarınızı paylaşıyorlar. Sıra sizde, artık işe koyuluyorsunuz.

Projeler, giderek kısalan termin süreleri derken…

Aylar geçtikçe akıl almaz bir hızda ilerlemeye başlıyor hayat. Tempoyu yakalamakta zorlanıyorsunuz. Sürekli bir şeyler bekliyor. Nasılsın diye soranlara ‘İyiyim’ yerine ‘Çok yoğun’ demeye başlıyorsunuz.

Bu duygu sizde önce yetersizlik hissini tetiklerken, daha sonra mutsuzluğu da beraberinde sürüklüyor. İşte tam burada durup düşünmek gerekiyor. Otomatik pilottan kurtulan bir hayat size neler kazandırır? Curcuna kültürden kurtulmanın bir yolu var mıdır?

  • İşi hayatınızdan da ön plana yerleştirince sağlığınızdan olabilirsiniz.
  • Hızın ve bu denli yoğun çalışmanın başarı getirdiğine dair kanıtlanmış hiçbir veri yok.
  • Maalesef bu curcunaya son vermenin basit bir yolu yok.

İş hayatınızın sadece bir parçası olmalı. Peki, sessiz istifayı düşünen çalışanlar yerine, curcunadan kurtulan ve mutlu çalışan kişilerle buluşmak adına kurumlar ne yapmalı?

  • Çalışanlarına güvenmeli. Bu duyguyu destekleyecek mekanizmalar sağlamalı. Çalışanların özel yaşamlarına dair tıpkı okuldaki rehber öğretmen gibi konuşabilecekleri kişiler, görüş alabilecekleri mekanizmalar sunmalı.
  • Liderler ‘işin ötesinde hayatı’ desteklemeli. Ailelerini tanımalı, çalışanlarıyla sohbet etmeli, onların dertlerini veya o dönem gündeminde olanları bilmeli. Peki ya iş?

Liderlerin çalışanları ‘düşündüğü ve kolladığı’ durumlarda çalışanların daha mutlu çalışıp daha başarılı çıktılar elde ettiklerini kanıtlayan onlarca rapor var.

  • Her zaman olduğu gibi bu kültürün sadece çalışanlar arasında değil, liderler arasında da gelişmesi sağlanmalı. Yöneticisi mesaiye kaldığı için masasından kalkamayan onlarca çalışan mevcut. Bu da kültürün önemini bir kez daha anlatıyor.

Bu konuya odaklanmışken, Spotlyfe isimli uygulamayla tanıştık.

Sloganı: It’s time for work to fit into life. Not vice versa.

Şimdi işi hayata yedirme zamanı. Tam tersi değil.

Pandemi sonrası çalışma hayatına bakışın farklı uygulama ve politikalarla değiştiği bu dönemde belki de iş özel yaşam dengesini bir kenara koyup, işe ayrılan zamanın kalitesine bakmak gerekir.

-logue’da kurum kültürü odaklı iletişim çalışmaları yapıyoruz. Amacımız kurumun kendi dilini, liderlerin söylemlerini güçlendirmek ve uzun süre yaşayacak iletişim planları oluşturmak.

Tanışmak isterseniz bir merhaba@logue.com.tr demeniz yeterli.

-feryal-

fotoğraf:Owen Lystrup / https://www.spotlyfe.com 

Latest posts

blog-post

Bağlanmak ne demek?

Sözlük anlamı; "(birine karşı) sevgi, saygı ile duyulan içten yakınlık" olarak tanımlanan bağlılık, bugün kurumların süslü …

29 Kasım 2021 4 dakika okuma

blog-post

Bir ricam olacak

Dört bir yanımızı yeni çalışma modellerine geçiş mitleri sarmışken, Büyük İstifa döneminin ülkemize …

21 Şubat 2022 4 dakika okuma

blog-post

Biraz duyguyla işlem tamam mı?

BoomSocial’ın Marketing Türkiye için gerçekleştirdiği “2021 Yılının En Çok Konuşulan Dijital …

10 Ocak 2022 2 dakika okuma

blog-post

Biz bir aile değiliz

İçinde bulunduğumuz pandemi koşulları, sosyo-ekonomik ve politik olaylar küresel boyutta şirketlerin %60’ının …

07 Şubat 2022 2 dakika okuma